Google Glass’ın yeni yayınlanan tanıtım videosuyla birlikte artık neler yapabileceği hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabiliyoruz...
pltblog
22 Mayıs 2013 Çarşamba
Google Project Glass...
Google Glass’ın yeni yayınlanan tanıtım videosuyla birlikte artık neler yapabileceği hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabiliyoruz...
30 Mart 2013 Cumartesi
Internet of Things (Nesnelerin İnterneti) Nedir?
Önümüzdeki yıllarda internet trafiğinin çok büyük rakamlara ulaşacağı ve özellikle mobil internet kullanımının çok yaygınlaşacağı öngörülür bir hal aldı. Bu arada gelişen LTE, M2M teknolojileri ve yakınsama konsepti sayesinde her cihazın bir IP alacağını ve internete çıkacağını, bu da günlük yaşamımızda ciddi bir dönüşüme ve devrimsel değişikliklere sebep olacağını biliyoruz. Bütün bu gelişmeler hep birlikte bizi “Nesnelerin İnterneti” kavramına getiriyor. (Internet of Things)
Kabaca nesnelerin interneti; çeşitli haberleşme protokolleri sayesinde birbirleri ile haberleşen ve birbirine bağlanarak, bilgi paylaşarak akıllı bir ağ oluşturmuş cihazları temsil ediyor. Günlük hayatta kullandığımız her nesne internete çıkıyor bir MAC ve IP adresine sahip ve birbirleri ile sürekli haberleşme halindeler gibi düşünebilirsiniz. Kevin Ashton tarafından 1999 yılında ortaya atılan bu kavram ilk başlarda RFID etiketleri sayesinde radyo frekansı üzerinden birbirleriyle haberleşen cihazları kapsıyordu ancak gelişen teknoloji ile konsept çok daha geniş bir vizyona erişti. Bu konsept sadece evimizdeki eşyaları ya da yoldaki trafik ışıklarını değil fabrikalarda üretim yapan makinaları da kapsıyor. Eşyalar düşünüyorlar ve karar veriyorlar.
Yani Internete bağlı olmak dediğimizde aklımıza ilk anda gelen bilgisayar, telefon, tablet gibi araçlar internete bağlı olan tek cihaz değiller. Bunların haricinde bir çok makina ve hatta günlük hayatımızda kullandığımız eşyalar da internete bağlı ve birbirleri ile haberleşiyor. 2008 yılında internete bağlı nesne sayısı yeryüzündeki toplam insan nüfusundan daha fazlaydı ve bu rakamın 2020 ‘de 50 milyar seviyesine çıkması bekleniyor. Bu arada eskiden bu kadar makinaya verebileceğimiz IP adreslerine sahip değilken, Internetin yavaş yavaş IPv6 sistemine geçmesi ile birlikte yeterliden çok daha fazla sayıda IP adresine ulaşmış olacağız.
Şöyle bir senaryo düşünün;
- Şehir dışında bir toplantınız var ve toplantıya trenle gidiceksiniz.
- Müşteri sabahki toplantıyı 45 dakika ileri alıyor;
- Arabanız deposunu kontrol ediyor ve tren istasyonuna gidebilmeniz için yakıt alması gerektiğini biliyor. Bu yakıt doldurma işleminin tahmini 5 dakika süreceğini hesaplıyor.
- Aynı anda trafik durumu kontrol ediliyor ve istasyona giden yolda kaza olduğunu öğreniliyor, alternatif yol ise size 15 dakika kaybettirecek.
- Tren ise 20 dakika rötar yapacağını bildiriyor.
Bunların hepsi yatağınızın başındaki saatinize bildiriliyor ve
- Alarmınız 5 dakika daha geç çalıyor, bu da 5 dakika daha çok uyumanızı sağlıyor
- Saatiniz arabanıza haber veriyor ve evden çıkış saatinizden 5 dakika önce çalışmaya başlamasını ve motoru ısıtmasını söylüyor.
- Ayrıca kahve makinasına da 5 dakika daha geç çalışmasını söylüyor
Özetle herşeyin internete bağlı olduğu ve İnternet ‘in hava, su kadar önemli olduğu zamanlara doğru ilerliyoruz. Bu makinalar oldukça akıllı ve kendilerini daha akıllı hale getirmek üzere programlanmışlar. Dış dünyadan aldıkları veriyi birbirleri ile paylaşarak hem daha çabuk öğreniyorlar hem de birçok fonksiyonu daha kolay gerçekleştirir hale geliyorlar. Ayrıca donanım ve yazılım geliştirmeleri ile kapasiteleri arttırmak da her zaman mümkün. Bu makinalar hayatımızın her aşamasında bizi bilgilendirici ve yönlendirici olacaklar, hayatımızın her anından veri topluyor olacaklar. Öyle ki bir zaman sonra en büyük danışmanlarımız hatta karar vericilerimiz olacaklar.
18 Şubat 2013 Pazartesi
Uzaktan Sevmek...
Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi.
Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin..., zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir mükafat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de.
“Seni uzaktan seviyorum….” diye düşündü erkek içinden. “Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan…. Ben seni beklentisiz seviyorum. Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu. Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.”
Sırrın senden bile güzel çünkü, senden bile özel. Sırrın bir billur kadeh, kırılmasın diye yüreğimde taşıyorum. Sırrın nazenin bir mum alevi, sırf yanmaya devam etsin diye karanlığı gündüze yeğliyorum. Kimse bilmiyor, bilmesi de gerekmiyor. Hem kim ne anlar? Ateş bu, hep düştüğü yeri yakar. Bense ne bir şeyleri değiştirmek peşindeyim, ne bir yere varmak. Ne sahip olmak derdindeyim, ne kendimi kanıtlamak. Her şey olduğu gibi kalsın istiyorum. Ben hep bir sıfır mağlup olayım; sen hep uzak bir hayalden ibaret. Sen olduğun gibi kal. Ulaşılmaz. Dokunulmaz. Koklanılmaz. Ben olduğum gibi. Dünya olduğu gibi. Merkez Efendi’nin dediği gibi, “her şey zaten dengede ve ahenkte, canım efendim. Her şey zaten merkezinde.”
Ben senin ismini tarçın kokulu akide şekeri gibi tutuyorum ağzımda, damağımda, ruhumda. Kaygılarını biliyorum, yalnızlıklarını, kırgınlıklarını ve hırslarını da. Kalbinin ritmini duyuyorum; yanında olmasam, elini tutmasam da. Ruhunun en çirkef, suretinin en çirkin, zihninin en çiğ hallerini biliyorum; hiçbirini gözlerimle görmemiş olsam da. Ne bir mükafat verdin bana ne bir ceza. Ama cennetini de biliyorum, cehennemini de.
Seni olduğun gibi sevdim, tüm günahların ve arızalarınla. Uzaktan sevmenin en güzel yanı bu zaten. Kimseyi değiştirmeye kalkmıyorsun. Her şeyi olduğu gibi kabulleniyorsun. Aynı gökkubbenin altında yaşadığımızı bilmek yetiyor bana. Başımızı kaldırdığımızda gördüğümüz sema aynı, yıldızlar aynı, dolunay aynı. Bunu bilmek yetiyor bana. Umurumda değil ki nerede uyuyorsun, kimin yanında.
Bacağında şarapnel parçasıyla yaşayan bir asker gibiyim. Etimde yabancı bir madde, kemiğimde bir metal parçası gibi duruyor aşkın bende. Başkası duysa korkar, “aman” der. “Nasıl olur? Böyle de yaşanır mı?” Halbuki ben alıştım. Rahatsız etmiyor beni, onu anladım. Şarapnel ve ben, gül gibi geçiniyoruz, yanyana ama karışmadan birbirimize.
“Seni uzaktan seviyorum….” diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi. Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
Ne güzel uzaktan sevmenin rahatlığı, hafifliği, beklentisizliği. Herkesin habire birbirinin hayatı hakkında konuştuğu bu dünyada “biz” diye bir şey olmayınca, hakkımızda konuşacak bir şey de bulamıyorlar ya, ne güzel. Özgürlük işte!
Sen özgürsün. Dilediğin zaman gidersin aklının estiği yöne. Tutsaksın bir o kadar. Mecbursun kendi sorumluluklarına, alışkanlıklarına, hayatına. Yapışmışsın kabuğuna. Hayalimdeki sen gerçek senden daha özgür aslında. Görsen, hayalimdeki seni kıskanırsın.
Seni sevdiğimi söylememekteki ısrarım bu yüzden. Her şey böyle daha duru, daha güzel. Söylesem büyü bozulur. Zaman ağırlaşır, zaman hantallaşır. Doğallık kaybolur, konuşmalar yapaylaşır. Söylesem dünya durur, bir daha hiçbir şey aynı olmaz. Sen değişirsin. Bir başka hal gelir üzerine. Bir beklenti, bir istek, bir kıvanç, gizliden gizliye bir kibir siner bakışlarına. “Aşıklar kibirli olur” demiş şair. Sevdiklerini fethedilmiş bir kale gibi görmeye kalkarlar. Bense hayat boyu susmaya razıyım, o kibiri gözlerinde görmektense.
“Böyle adama
Yaklaşmaz hiçbir güzellik
Doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
Almak için bütün sızıları içine.”
Oğuz Atay tanısa, seni anlatmak için söylerdi bunları. Bütün sızıları içine çeken adamsın çünkü. Bir de beni almanı istemem o delik kalbine.
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen. Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır. Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun, varlığıyla huzur bulduğun bir denizin yakınında yürümek gibidir böyle sevmek… Uzaktan sevmek en güzelidir bazen.
ELİF ŞAFAK
10 Şubat 2013 Pazar
Aşık Olmadan Bir Düşün!
Evinin, seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin…
Sokağa fırlayacaksın…
Sokaklar da dar gelecek…
Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…
Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü…
Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar küçüleceksin…
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan…
“Önemli olan sağlık.”
“Yasamak güzel.”
“Boş ver, her şey unutulur.”
Sen hiçbirini duymayacaksın…
Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin…
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok
seveceksin…
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin…
“Ölüme çare bulundu” ya da “Yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp Ne dedin?” diye sormayacaksın…
Yalnız kalmak isteyeceksin…
Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak…
İkisi de yetmeyecek…
Geçmişi düşüneceksin…
Neredeyse dakika dakika…
Ama kötüleri atlayarak…
Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin…
Gittiğin yerlere gitmek…
Bu sana hiç iyi gelmeyecek…
Ama bile bile yapacaksın…
Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın…
Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin…
Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin….
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin…
Herkesi ona benzetip…
Kimseyi onun yerine koyamayacaksın…
Hiçbir şey oyalamayacak seni…
İlaçlara sığınacaksın…
Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren…
Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek… Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin…
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak…
Sabahı iple çekeceksin…
Bazen de “Hiç güneş doğmasa” diyeceksin…
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler…
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin…
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin
Nafile…
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek…
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin…
Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğini fark edeceksin…
Telefonun çalmasını bekleyeceksin…
Aramayacağını bile bile…
Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek…
Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla…
Yüreğin burkulacak…
Canın yanacak…
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin…
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden…
Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın…
Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin…
Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin…
Onunla hiçbir anının olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek…
Ama bir umut…
Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu…
Bu umut seni gitmekten alıkoyacak…
Gel gitler içinde yasayacaksın…
Buna yaşamak denirse…
Razı mısın bütün bunlara?
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsin
Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye?
O halde aşık olabilirsin
Can Dündar
8 Şubat 2013 Cuma
Affiliate Marketing Nedir?
İngilizce, Affiliate Marketing ya da Performance Marketing olarak kullanılan ve internet pazarlamanın önemli bir dalı olan bu işe Türkiye’de affiliate marketing, affiliate pazarlama, performans pazarlama, satış ortaklığı, gelir ortaklığı gibi birçok farklı isim verildiğini duydum. Google anahtar kelimelerine baktığımızda, Türkiye’de en çok “affiliate marketing” olarak, yani İngilizcesi ile aynı şekilde kullanıldığını görüyoruz.
Henüz Türkiye’de çok yeni olan affiliate marketing alanı zamanla hem daha çok kişi tarafından bilinecek, hem de ortak kullanılan bir isim sahibi olacaktır diye düşünüyorum.
Affiliate Marketing Nedir?
Affiliate marketing ticarette en eski uygulama yöntemlerinden birisidir.
Affiliate Marketing’de reklamveren, ürünlerini ya da servisini internet ortamında pazarlamaları karşılığı affiliate’lere satış ya da lead başına önceden belirlenen bir komisyon öder.
Affiliate’ler reklamverenin kampanyalarını birçok farklı kanaldan pazarlarlar. Bu kanallar, kendi sitelerine reklam banner’ları koymaktan, sosyal medyada direk affiliate linklerini paylaşmaya kadar çeşitli olabilir.
Her affiliate’in kampanya bazında kendine özel bir linki (URL’si) olduğu için, affiliate sistemleri gelen satış ya da lead’leri spesifik affiliate ve kampanya bazında takip edebilir.
Affiliate Marketing’in Diğer Pazarlama Yöntemlerinden Farkı
Affiliate marketingin diğer internet pazarlama yöntemlerinden farkı reklamverenin neredeyse sıfır risk aldığı bir modeldir.Bu fark, affiliate marketingin neden bu kadar çok tercih edilen ve cazip olan bir pazarlama yöntemi olduğunu da ortaya koyar.
En Önemli 2 Affiliate Marketing Yöntemi/Ödeme Şekli
1-CPS – Cost Per Sale (Satış Başına Ödeme) Yöntemi
Genellikle e-ticaret siteleri ve dijital ürün satan şirketlerin terchi ettiği CPS modelinde, reklamveren daha önce belirlenen sabit bir rakam ya da satış yüzdesi üzerinden, satış gerçekleştikten sonra affiliate’e ödeme yapar.
Örneğin, Amazon.com (reklamveren) affiliate’lerine her satış başına %6 komisyon vaad eder.
Affiliate’in Amazon’a yönlendirdiği potansiyel müşteri alışverişini tamamladıktan sonra, otomatik olarak affiliate’in hesabına alışveriş miktarının %6′sı geçer.
2-CPL ya da CPA – Cost Per Lead/Acquisition (Lead/Sign up Başına Ödeme) Yöntemi
Email listesi, free trial (ücretsiz deneme) sunan kampanyalar, üyelik sistemleri (sign up) sunan firmaların tercih ettiği CPL/CPA modelinde belirlenen sabit rakam, affiliate’in gönderdiği ziyaretçinin sign up ya da lead doldurma işlemini gerçekleştirdikten sonra affiliate hesabına ödenir.
Örnek olarak ABD’nin internette en büyük sigorta şirketi olan GEICO, affiliate’lerine sitesine gönderdiği ve “sigorta teklifi alma” formunu dolduran her potansiyel müşteri başına sabit bir rakam öder. Bu form doldurulduktan sonra, GEICO formu dolduran ve teklif isteyen kişiyi müşteri olarak kazanamasa dahi lead işlemi gerçekleştiği için affiliate ödemesini alır.
CPL/CPA modelinde, CPS modelinde hiçbir sorun etmeyen, ufak da olsa bir risk faktörü vardır. Bu da sahte lead dediğimiz, modelin kötü niyetli kullanımıdır. Bunu engellemek için de affiliate network’ler fraud (sahtekarlık) ve compliance konularına önem verirler.
Özellikle Türkiye’de CPC/PPC dediğimiz tıklama başına ödeme modelinin bir affiliate marketing modeliymiş gibi kullanıldığını gözlemliyorum.
Tıklama başına ödeme yapılan PPC dediğimiz model affiliate marketing altında değerlendirilemez. Bu model diğer birçok (CPM, Fixed, etc.) online marketing ve advertising ödeme modellerinden sadece biridir.
Affiliate Marketing Modelinde 4 Bileşen
Affiliate marketing’de bir ürün ya da servis işleminin tamamlanması için 4 bileşen bulunur.
1-Reklamveren (Advertiser/Merchant)
CPS ya da CPA modelinde her satılacak ürünü/servisi ya da kazanacağı lead başına bir ücret ödeyen ürün/servis sahibi şirkettir.
2-Aracı Şirket (Affiliate Network)
Affiliate network, reklamveren ile affiliate arasındaki köprüdür.
Bir affiliate, üyesi olduğu affiliate network aracılığı ile birçok farklı şirketin kampanyalarından para kazanabilir. İşin muhasebesi açısından da affiliate network hem reklamveren hem de affiliate’in üstündeki bütün yükü alır.
1-Affiliate (Affiliate/Publisher/Affiliate Marketer)
Affiliate modelinde hem iş gücü olarak en büyük emeği koyan, hem de risk olarak en büyük riski alan affiliate ya da publisher dediğimiz kişiler/firmalardır.
Doğal olarak, alınan risk oranına göre gelir de çok yüksek olabilir. Affiliate’ler internet pazarlama camiasında genellikle en yaratıcı, en çalışkan ve sonuca yönelik en başarılı pazarlamacılar olarak bilinirler.
Bir affiliate’in para kazanması için reklamverene para kazandırması gerekir ve bu model de doğal olarak affiliateleri daha çok çalışmaya ve sonuca yönelik kampanyalar yapmaya teşvik eder.
2-Müşteri (Customer)
Affiliate modelinde müşteri olmadan bir işlem olmaz. Müşteri, sunulan ürün ya da hizmeti satın alan ya da CPA modelinde bir form dolduran, bir sisteme üye olan, kısacası reklamverene bir lead oluşturan kişidir.
Affiliate’ler yaratıcı kampanyaları sürecinde müşterilere normal şartlarda elde edemeyecekleri birçok avantaj sunabilirler. Bu şekilde de hem müşteri memnun olur, hem de kazan kazan denklemi, affiliate marketing’de kazan kazan kazan olur.
Kazan Kazan Kazan Affiliate Modeli
Reklamveren bahsettiğim gibi, riski affiliatelere bırakarak ve sadece kazanılan müşteri başına ödeme yapar ve bu modelde kazanır.
Affiliate normal şartlarda yapması gereken birçok masraftan kurtularak birçok ürün ve servisi müşterilere sunup, bir aracı gibi pazarlama yaptığı için kazanır.
Müşteriler de affiliatelerin yaratıcı fırsatları ve kampanyaları sonucu bir katma değer kazanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)